20 Eylül 2013
20 Eylül 2013

The Liquid Self

Social media doesn’t need to be what it has come to be. Social media is young, growth comes with pains, and we should keep questioning assumptions and push this new media to new limits.

Sosyal medya şu anda olduğu şey olmak zorunda değil. Sosyal medya henüz genç ve gelişim zorlukları beraberinde getiriyor; bizim de varsayımları sorgulamaya devam etmemiz ve bu yeni medyanın çıtasını yükseltmemiz gerekiyor. Bu Snapchat blogundaki ilk gönderim buna uygun şekilde, sosyal medya içeriğinin sözde sürekliliğini sorguluyordu. Kalıcı içerik yalnızca bir seçenek, içerisinde çok farklı anlamlar barındıran bir tercihtir, bir zorunluluk değil. Burada sürekliliğin en önemli sonuçlarından birini gözden geçirmek istiyorum: Sosyal medya profili.

Alışılmış sosyal medya profili, genellikle bağlantılı olduğun diğer insanlarla birlikte senin hakkında ve/veya senin tarafından oluşturulan bilgiler koleksiyonudur. Profiller, az ya da çok kısıtlayıcı bir şekilde kimliği şekillendirir: Gerçek ad politikaları, tercihlerimiz hakkında bilgilerin yer aldığı listeler, ayrıntılı geçmiş bilgileri ve güncel faaliyetlerin hepsi bizi son derece sabit yapılı bir kalıba sıkışmaya zorluyor. Ayrıca kaydedilen geçmiş anılar arttıkça, profil de hem gerçek anlamda hem de zihinlerimizde ve davranışlarımızdaki ağırlığı açısından büyüyor.

Sosyal medya profili bizi, hayatın tüm o kısa akış içerisinde aynı zamanda kendi simülasyonu olması gerektiğine ikna etmeye çalışıyor; yaşanan bu kısa deneyim akışı, profil kutucuklarının içine tıkıştırılacak ayrı, süreksiz nesnelerden oluşan bir koleksiyon olacak şekilde bölünecek. Profilin mantığı, hayatın yakalanması, saklanması ve camekanın ardına koyulması gerektiğinden ibaret. Bizden kendi hayatlarımızın koleksiyoncuları olmamızı, kendimizin bir müzesini oluşturmamızı istiyor. Değerli anlar parçalara ayrılıyor, bir kafesin içine koyuluyor, ölçülüyor ve derecelendiriliyor. Kalıcı sosyal medya, her biri az ya da çok kısıtlayıcı olan ve kafese benzer bu tür profillere dayanıyor. Süreklilik konusunu yeniden ele almak, bu tür sosyal medya profilini yeniden ele almak anlamına geliyor ve bizlere camekanın ardında saklanan bir koleksiyon değil, daha canlı, akışkan ve her zaman değişen bir profil olasılığı sunuyor.

***

Kimliğin sosyal medyada kategorilere göre kaydedilmesi o kadar da kötü değil ve benim buradaki amacım bunların ortadan kalkması gerektiğini tartışmak değil; yeniden gözden geçirilip geçirilemeyeceğini ve belki de, varsayılan olarak bu şekilde sunulmak yerine seçenek hâline getirilip getirilemeyeceğini sormak. İnsanların ve kimliğin özünde akışkan ve değişken olduğu düşünüldüğünde kendimizi çok sayıda kimlik kutucuğuna sokmamızı istemeyen sosyal medya yaratılabilir mi?

Bunu anlamak için bir anlığına çocuk hikayelerinde ve kişisel gelişim kitaplarında sık karşılaşılan ve her gün bize kendimiz olmamızı söyleyen tavsiyelerde bulunan modern, kültürel, herkesin bildiği gerçeği düşünelim. Olduğumuz kişinin gerçek, hakiki versiyonunu keşfederek buna sadık kalmamız gerek. Bu, genel anlamda iyi bir tavsiye ama "hakiki" sözcüğünü okurken sen de benim bunu yazarken utandığım kadar utandıysan, bu tavsiyenin zamandan ve mekandan bağımsız olarak kendinin tek bir versiyonu olmaktan başka bir şeye çok da olanak vermeyebileceğini ve bu bakımdan değişim için mücadele gücünü kırma tehlikesi taşıdığını zaten biliyorsun demektir. Kimliği asla katı değil, daima değişen bir şey olarak anlayan başka bir düşünce ekolü daha var. Değişmeyen tek bir benlik yerine ‘sıvı bir benlik’ düşünebiliriz.

Bu soyut bir konu, farkındayım ve bu felsefi tartışmayı bir blog üzerinde karara bağlamayacağız ama İnternet kimlik tutarlılığı ve değişim arasındaki bu gerilimde ilginç bir rol oynuyor. Hikaye şu ana kadar oldukça tanıdık: Web [bu hiçbir zaman bir fanteziden öteye gidememesine rağmen] ırk, cinsiyet, yaş ve hatta türlerin yanı sıra coğrafi konumu ve fiziksel becerileri aşarak olduğumuz kişiyi yeniden gözden geçirme olasılığına gebe. The New Yorker'da çıkan meşhur karikatür, “İnternette kimse senin köpek olduğunu bilmez” sözüyle konuyu alaycı bir şekilde ele almıştı. Ancak hikaye ilerledikçe Web, ana akım hâline geldi ve ticarileşti. Normalleşti ve bir noktada kendiliğinden ortaya çıkan anonimliğin yerini tutarlı kimlik aldı. Artık herkes senin köpek olduğunu biliyor, zaten başka bir şey olmak da pek mümkün değil.

Sosyal medya, sürekli olarak kaydedilen, her zaman birikerek artan, depolanan ve kendimizin her zaman ulaşılabilir olan profilinde yeniden bize sunulan kendi kimliğimizin önemle üzerinde durulduğu bir noktaya sürüklendi. Evet, Kimlik önem, anlam, tarih ve keyif barındıran bir kaynak olabilir ama günümüzde kimlik hızla yığılarak büyüyor ve kendimizle temasımız katlanarak artıyor. Profil fotoğrafı, özgeçmiş, sevdiklerin, yaptıkların, arkadaşların, tüm bunlar aynı zamanda başkaları tarafından yeterli dozda izlenen, sonsuz ve her zaman büyüyen bir öz denetimi beraberinde getiriyor. Önceleri "kendini ifade etme" olan şey, olduğun (ve dolayısıyla olmadığın) kişi giderek daha çok gündelik hayatın bir parçası olduğunda "kendinin polisi olma" eylemine dönüşebiliyor.

Kendini ifade etme, sabit kategori kalıplarına (dijital veya diğer) sıkıştırıldığında giderek daha fazla kısıtlayıcı ve kendini sınırlayıcı hâle gelme tehlikesi taşıyor. Yukarıda bahsedildiği gibi "gerçek", hakiki ve "kendine karşı dürüst" olmanın yarattığı baskı düşünüldüğünde birinin kendi benliğinin bu muazzam kanıtı sınırlayıcı bir hâle gelebiliyor ve kimlik değişikliğini engelleyebiliyor. Benim buradaki endişem günümüzün egemen sosyal medyasının sıklıkla tek, gerçek, değişmeyen, kararlı bir benliğe sahip olma fikri üzerine kurulması ve bu nedenle eğlence ve değişikliğe uyum sağlamada başarısız olması. Sosyal medya, çoğu içeriğimizin her bölümünü sayısal olarak derecelendiren niceleyicilere sahip son derece sabit yapılı kalıplar ve kategoriler mantığı üzerine inşa edilmiş durumda ve kafes yapılı veri yakalama makinesi insanların trajik olmakla birlikte mükemmel bir şekilde akışkan, değişken ve karmakarışık olduğu gerçeğine uyum sağlamakta zorlanıyor.

***

Sosyal medya daha ergenlik döneminde olmasına rağmen ergenliğin kendisini henüz içerisinde barındırmıyor. Bununla özellikle genç insanları değil, yaştan bağımsız olarak sağlıklı değişimi ve büyümeyi kastediyorum. Sosyal medya kullanıcılarının kendilerini sürekli kaydetmesini ve görüntülemesini gerektiren bu dayatma, kimlik oyununun paha biçilemez önemine zarar veriyor. Başka bir deyişle, pek çoğumuz alışveriş merkezinden ziyade daha çok parka benzeyen bir sosyal medya arzuluyoruz. Daha az standartlaştırılmış, kısıtlanmış ve daha az kontrol altında olan bir sosyal medya. Zaten park da bazen biraz saçmalayabileceğin bir yerdir. Dizlerin sıyrılabilir. Ama hatalardan tamamıyla kaçınılmaması gerek; geçici olmayan sosyal medya talebini şekillendiren de budur ve yayımlananlar hakkında sürekli aşırı bir endişe duyulmasına neden olur. Var olan sosyal medya için sağlıklı bir düzeltme, her zaman kim olduğunu ve ne yapabileceğini belirleyen davranışları sergilemeden hareket etmene daha fazla olanak sağlayan platformlar oluşturmak olacaktır. Kendini ifade edebileceğin gözetlenmeyen alanlar fikri korkutucu olabilir, ama bu alanların eksikliği çok daha endişe vericidir. *

Egemen sosyal medya bence bu nedenle sabit şekilde kategorize edilmiş ve her an, her yerde var olan, sürekli olarak yüzleşmek zorunda kalacağımız tek tip, sabit bir kimlik idealini dayatan bir kimlik versiyonunun karşısında dik, radikal bir duruş sergilemekten çok uzak kalmıştır. Bu, benliğin gerçek düzensizliğini ve akışkanlığını yakalayamayan, büyümeyi kutlamakta başarısız olan ve özellikle en çok sosyal açıdan savunmasızlar için kötü olan bir felsefedir. Kimlik kalıpları yoluyla her zaman kendimizle olan ilişkimizi derinleştirmeyen bir sosyal medyayı nasıl inşa edebileceğimizi merak ediyorum. Ben geçici sosyal medyanın hayatı donuk, ölçülebilir parçalardan oluşmayan, bunun yerine daha akışkan, değişken ve canlı olan sosyal medya profilini anlamak için yeni yollar sağlayacağını düşünüyorum.

*Not: Bir kişinin tek, sabit, doğru veya hakiki bir kimliğe sahip olması gerektiği fikri, en çok sosyal açıdan daha savunmasız olanlar için zordur. Sadece tek, değişmeyen bir kimliğe sahip olmak, olduğun kişi genellikle yaftalanmıyor ve cezalandırılmıyorsa çok fazla sorun teşkil etmiyor gibi görünebilir. Ancak çoğu kişinin kimlikle oynayabildiği ve potansiyel sonuçların daha ciddi olması nedeniyle kimliğin açıkça gösterilmediği bir takım gizli sosyal odalardan haklı olarak keyif aldığı ve buna ihtiyaç duyduğu gerçeğinin çok daha anlayışla karşılanması gerekir. Irk, sınıf, cinsiyet, cinsellik, kabiliyet, yaş ve güç ile savunmasızlığın kesiştiği diğer tüm alanların sosyal medyanın nasıl inşa edilebileceği, kullanılabileceği ve iyileştirilebileceği etrafında dönen tartışmaların bir parçası olması gerekiyor.

Back To News